Genel olarak bütün tarım mahsullerinin büyümesi için toprak, su, güneş ışığı ve sıcaklık ihtiyacı vardır. İklim, sayılan bileşenlerin hepsine etki eden dinamik bir bileşendir. Bu nedenle tarım sektörü için yarattığı risk, içerdiği bilinmezlikler yüzünden çok yüksek seviyededir. TÜSİAD’ ın 2020 Tarım ve Gıda Raporunun “İklim Odaklı Politikalar” başlığında belirtildiği üzere;
Türkiye için önümüzdeki 10 ve 20 senenin tarım politikaları belirlenirken, 2-3 ⁰C sıcaklık artışı ve bu artışın iklim üzerine yaratacağı etkiler varsayım senaryosu olarak ele alınmalı ve politika planları bu çerçevede yapılmalıdır. 1,1-1,3 °C’lik sıcaklık artışlarında, GSYH’ a değişimi ilk periyotta (2030-2034) %1, ikinci periyotta (2040-2049) ise %1,4’lük bir düşüş görülmektedir. 2030-2039 yılları arasında ortalama verim kayıpları %6-7 civarında iken 2040-2049 arasında verim kayıplarının ortalaması %8-9 seviyesine ulaşmaktadır. Genel olarak, iklim koşullarındaki değişimin etkisi yalnızca tarım sektörü aracılığıyla simüle edilse dahi, etkiler ekonominin geri kalanına da belirgin bir şekilde nüfuz etmektedir. Küresel ortalama sıcaklıktaki her bir santigrat derece artışın, küresel ortalama arazi verimlerini buğdayda %6, mısırda %7,4, pirinçte %3,2 ve soya fasulyesinde %3,1 azaltacağı öngörülmektedir. Dünya genelinde yayınlanan literatürde kullanılan bin civarında model sonucunu değerlendiren IPCC, 3 derecelik sıcaklık artışları için (2050 yılı civarında) %25-50 seviyesinde verim kayıpları öngörmektedir.
Bununla birlikte, tahıllarda yıllık verim değişkenliğinin de artacağı öngörülmektedir. Tahıl ürünleri fiyat esneklikleri düşük birincil tüketim ürünleri olduğu için yıllık değişkenlikler uluslararası piyasalarda risk algısını artırmaktadır.
İklim Değişikliğinin Tarımsal İşletmelere Etkileri Aşağıda belirtilmiştir;
Ekim-dikim problemi, hasat-harman problemi, toprak işleme problemi, gübreleme problemi, İlaçlama problemi, kültürel problemler (çapalama, budama v.s.), verimde problemler, kalitede problemler, sulama suyunun teminindeki problemler, bitkisel çeşitlilik problemleri, artan CO2 konsantrasyonlarının bitki gelişimini artırması.
Tarım Sektöründe Azaltım ve Uyum
İklim değişikliği ile mücadele süreci genellikle “azaltım” ve “uyum” olmak üzere iki ana başlık altında ele alınmaktadır. İklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarının hafifletilmesi anlamına gelen azaltım politikaları günümüzde genellikle sera gazı emisyonlarının azaltılması ile aynı anlamda da kullanılmaktadır. İklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle mücadelede benimsenen bir diğer yöntem de uyum politikalarıdır.
Tarımın azaltımdaki uygulamalarını, IPCC 2007 yılında, şu şekilde özetlemiştir:
Toprak karbonu depolanmasını arttırmak için tarlaların ve otlakların yönetiminin sağlanması,
Tarıma açılmış turbalı toprakların ve bozulmuş arazilerin restorasyonu
CH4 emisyonlarını düşürmek için geliştirilmiş çeltik tarımı teknikleri
Besi hayvanı ve gübre yönetimi
N2 O emisyonlarını düşürmek için geliştirilmiş azotlu gübre uygulama teknikleri
Sığ toprak işlemeli tarım uygulamaları.
Türkiye'deki mevcut organik tarım çiftçileri, organik tarımın yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikte çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bunlar arasında şunlar sayılabilir:
Türkiye' deki Mevcut Organik Tarım Çiftçilerinin Durumu
Türkiye'de organik tarımın yaygınlaşması son yıllarda artış göstermiştir. Ancak, Türkiye'deki organik tarım çiftçilerinin sayısı hakkında kesin bir veri bulunmamaktadır. TÜİK'in 2020 yılı verilerine göre Türkiye'deki organik tarım arazisi toplam 1,6 milyon hektar civarındadır ve bu alanda yaklaşık 93 bin organik tarım işletmesi bulunmaktadır. Bu işletmelerde, 215 bin kişi istihdam edilmektedir. Organik tarım çiftçileri, genellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerdir ve çoğunlukla sebzeler, meyveler, baklagiller, tahıllar, süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri gibi gıda ürünleri yetiştirmektedirler. Ancak, son yıllarda organik tarımın yaygınlaşmasıyla birlikte, organik pamuk, organik zeytinyağı, organik şeker, organik baharatlar, organik çay gibi diğer ürünlerin de üretimi artmıştır. Organik tarım çiftçileri, organik tarımın prensiplerine uygun olarak ürünlerini yetiştirmekte ve bu ürünlerin organik sertifikasyonu için gerekli şartları karşılamaktadırlar. Organik tarım çiftçileri, ürünlerini doğal gübrelerle beslemekte, doğal zararlı kontrol yöntemleri kullanmakta ve kimyasal pestisit ve herbisitlerden kaçınmaktadırlar. Ayrıca, organik tarım çiftçileri, tohum seçiminde de organik tohumları tercih etmektedirler. Organik tarım çiftçilerinin yalnızca organik ürün yetiştiriciliğiyle değil, aynı zamanda organik tarımın teşvik edilmesi, organik tarım ürünlerinin pazarlama ve satışı gibi konularda da çalışmalar yürüttükleri görülmektedir. Bunun yanı sıra, organik tarım çiftçileri, organik tarımın yaygınlaştırılması ve sürdürülebilir kırsal kalkınmanın desteklenmesi için sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerle işbirliği yapmaktadırlar.
Türkiye' deki Mevcut Organik Tarım Çiftçilerinin Karşılaştığı Problemleri Çözmek için Aldıkları Aksiyonlar
Türkiye'deki organik tarım çiftçileri, birçok zorlukla karşı karşıya kalmaktadır. Bunlar arasında yüksek maliyetler, düşük verimlilik, organik ürünlerin pazarlanması ve satışı gibi konular yer almaktadır. Organik tarım çiftçileri, bu zorlukları aşmak için bir dizi aksiyon alarak çözümler üretmektedirler.
Uluslararası boyutta 1972 yılında Stockholm’de gerçekleştirilen İnsan Çevresi Konferansı ile başlayan iklim değişikliğiyle mücadele çalışmaları 1992 yılında gerçekleştirilen Rio Konferansı’nın ardından Birleşmiş Milletler çatısı altında yürütülen küresel bir mücadele olarak devam etmektedir.
Dünya Çevre Zirvesi: Stockholm “İnsan Çevresi Konferansı”; Birleşmiş Milletler'de (BM) çevre sorunlarını küresel boyutta ele alacak uluslararası bir organın kurulmasına karar verilmiştir.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC); bilimsel çıktılar ışığında iklim değişikliğiyle mücadele ve iklim değişikliğine uyum konularında karar vericilere yol göstermek amacıyla kurulmuştur. Ulusal Sera Gazı Stokları Görev Gücünün temel amacı ise ulusal sera gazı emisyonlarının ve giderlerinin hesaplanması ve raporlanması için bir metodoloji geliştirmektir.
İklim Değişikliği Sözleşmesi (UNFCCC-BMİDÇS); insan kaynaklı çevresel kirliliklerin iklim üzerinde tehlikeli etkileri olduğunu kabul ederek atmosferdeki sera gazı oranlarını düşürmeyi ve bu gazların olumsuz etkilerini en aza indirerek belli bir seviyede tutmayı amaçlamaktadır.
BMİDÇS’nin Ekleri; BMİDÇ Sözleşmesi sera gazı emisyonlarının azaltılması için, ülkelerin kalkınma önceliklerini ve özel koşullarını göz önüne alarak “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler” ilkesine dayanmaktadır.
Kyoto Protokolü; amaç,atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun, iklime tehlikeli etki yapmayacak seviyelerde dengede kalmasını sağlamaktır.
Paris Anlaşmasının amacı; insan kaynaklı sera gazı salımlarının neden olduğu küresel sıcaklık artışını uzun vadede, sanayileşme öncesi döneme kıyasla 2 santigrat derecenin altıyla sınırlamayı hedeflemekte; bu konuda 1,5 santigrat dereceyi yakalamanın önemine dikkat çekmektedir.
Avrupa Yeşil Mutabakatı; AB'nin 2050'ye kadar net sera gazı emisyonlarının sıfırlanması ve ekonomik büyümenin kaynak kullanımına bağlılığının sona ermesi gibi temel hedefleri içeren yeni büyüme stratejisidir. temiz, döngüsel bir ekonomiye geçerek kaynakların verimli kullanımını artırmayı, biyolojik çeşitliliği eski haline getirmeyi ve kirliliği azaltmayı öngörmektedir.
Avrupa İklim Yasası; Avrupa'yı 2050 yılına kadar sera gazı emisyonlarının net olarak sıfırlandığı dünyanın ilk iklim-nötr kıtası haline getirmeyi hedefleyen AB'nin yeni büyüme stratejisidir.
Sonuç olarak;
Organik tarım, iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir rol oynar. Bu tarım yöntemi, toprakları daha verimli hale getirir ve toprağın su ve besinleri daha iyi tutmasını sağlar. Bu da, artan kuraklık ve su kıtlığı gibi iklim değişikliği etkilerine karşı daha dayanıklı bir tarım sistemi oluşturur. Ayrıca organik tarım, biyoçeşitlilik koruma amacıyla yapılan uygulamaları sayesinde, bitki ve hayvan türlerinin çeşitliliğini koruyarak, çevresel dengeyi de sağlar.
Orbiba Robotics olarak, biz de bu konuda önemli bir rol oynuyoruz. Tarım sektöründe yapay zeka ve robotik teknolojilerini kullanarak, daha verimli, sürdürülebilir ve çevre dostu bir tarım yöntemi geliştiriyoruz. Avrupa Yeşil Mutabakat Anlaşması ile birlikte, biyoçeşitlilik üreticilerimiz tarafından çok önemli bir faktör olarak benimsenmiştir. Bu nedenle, Orbiba Robotics biyoçeşitlilik algılama raporu sunmayı hedefliyoruz.
CAO-Chief Agriculture Officer
BÜŞRA ÖZER
Kaynaklar